27 Ocak 2013 Pazar

Robert Walser – Gezinti


Robert Walser – Gezinti

Güzel bir sabah vakti -saatin tam kaç olduğunu hatırlamıyorum... (sokağa fırlamak)

Brezilyalı kadının –ya da her nereli ise artık- yanında oyalanmayı kendime men etmek zorundayım. Çünkü harcayacak ne mekânım ne de zamanım var.
(sabah dünyası) …ilk kez görüyormuşum gibi güzel geldi bana. (s. 11)

Hislerimi çevremdeki insanların gözlerinden saklamayı severim.
Profesör Meili…
…elinde… …bilimsel bir baston tutuyordu.
…çenesi hukuk gibi kapanmış ve sıkılmıştı.
…tatlılıkla ve güzel bir biçimde gülümseyen kişilerin dürüst ve güvenilir olduklarını düşünmeye yatkındım. (s. 12)

Küçük oğlanlar ve kızlar,
Yaşlanmak bir gün korkutup dizginleyecek onları.
…birbirlerine kibar ve nazik hareketlerle şapka çıkarıp sallayarak iyi sabahlar diliyor gibi görünen hali vakti yerinde iki bey…
Şapkalar, bu olayda onları taşıyan sahiplerinden daha önemli besbelli. (s. 13)

Mümkünse, en değerli ve en ciddi ve doğal olarak aynı zamanda da en çabuk duyulmuş ve satılmış eserin adını sorabilir miyim?
“memnuniyetle” dedi kitapçı. (s. 14)

Yılın en geniş kesimlere ulaşmış kitabının bu olduğuna yemin edebilir misiniz?
Hiç kuşkunuz olmasın
Mutlaka okunması gereken kitabın bu olduğunu iddia edebilir misiniz?
Mutlaka
Bu kitap gerçekten de iyi mi?
Büsbütün gereksiz ve yakışıksız bir soru bu
Size çok teşekkür ederim.
…kitabı olduğu yerde öylece bıraktım ve başkaca tek bir söz söylemeden, sessizce uzaklaştım. Satıcı arkamdan haklı ve derin bir öfke içinde “yontulmamış cahil herif!” diye bağırdı elbette.
…hemen bitişikteki heybetli banka binasına girdim. (s. 15)

…size lütufkâr yaklaştıkları anlaşılan, iyi kalpli ve insansever kadınların oluşturduğu bir dernek ya da cemiyetin talimatıyla, Bin frank karşılığı bir tutarı hesabınıza borç olarak değil (…) alacak olarak işlemiş olduğumuzu burada onaylar ve incelik göstererek bu keyfiyeti derhal aklınıza veya size uygun gelen herhangi bir yere yazmanızı rica ederiz. (s. 16)

Görünüş çoğu zaman aldatır. (s. 17)

Çocuklar gökseldirler, çünkü daima bir tür gökte yaşarlar. Yaş alıp büyüdükleri zaman gökleri solar ve böylece çocuksuluktan, yetişkinlerin o kuru, hesapçı varlıklarının ve can sıkıcı görüşlerinin içine düşerler. (s. 22)

…insan insandır sonuçta ve bu özelliği sayesinde kolayca affedilebilir. Yapının zaafı gerekçe gösterilebilir rahatlıkla. (s. 27)

Ah, insan ölümü ölümde hissedebilse ve tadına varabilse! (s. 32)

…yazmak, toprağı kazmak gibi yorar insanı. (s. 33)

Gezinti,
Kendimi canlı tutmak ve yaşayan dünyayla aramdaki bağı korumak için mutlaka yapmam gereken bir şey. (s. 47)

Bizim anladığımız ve sevdiğimiz şey de bizi anlar ve sever. (s. 53)

Şimdi yüksekokula gidiyor olmalıdır
…dehasıyla çok hızlı ilerler
…öyle olduğunu sanmaktadır
Böyle olduğunu tahmin ediyoruz,
Aksi halde başına buyruk yol alan şarkıcıyı nasıl açıklayabilecektik?
Bir mutluluk ve aynı zamanda da bir mutsuzluk bu delikanlıyı diğer genç adamlardan ayırır. (s. 78)

Kimse ona ciddi, güzel niyetler yakıştırmaz. İnsanların arasına karışır ama onu dışlarlar, insanları mutlu edemez, tıpkı insanların da onu mutlu etmediği gibi. (s. 79)

…bir hanımla karşılaşır. Gök gürlemesine yakalanmış ve yıldırım çarpmış gibi, kalır olduğu yerde ve selam verir. (s. 80)

…tüm iyi düşünceleri duvar kâğıdına dokunmuştur. (s. 81)

Hiçbir Şey
Kadın, sadece birazcık acayipti.
Karar verme becerisi gayet güzel bir şeydir. Ama buradaki kadın bu beceriye sahip değildi. (s. 91)

Kafaların toparlanamaması iyi bir şey değildir, uzun lafın kısası, sonunda kadına bir bıkkınlık geldi ve o da hiçbir şey almadan eve döndü.
Böylece bu defalık veya bir değişiklik olarak bir defalık da akşam hiçbir şey yediler, (s. 92)

Gördüklerine güvenemeyen adamın biri, kapalı olup olmadığını anlamak için odanın kapısına baktı.
Kapıda hiçbir sorun yoktu ama gördüklerine güvenemeyen adam, kapıya inanmadı, kapıda bir sorun olmadığına inanmadı, (s. 95)

…hiç kimsenin yakını ve hiçbir yerin yerlisi olmayan bir çocuğun aklına dünyanın sonuna varıncaya kadar durmadan yürümek geldi. (s. 99)

Söz lambalardan açılınca insan elinde olmadan abajurları düşünmek zorunda kalır; yani aslında hiç de kalmaz. İnsanın böyle bir zorunluluk hissettiği doğru değildir. Kimse bizi buna zorlamaz. Umarım herkes istediğini düşünebilir. (s. 103)

Hiçbir Şeyin Farkına Varmayan Adam
Bir keresinde ayakkabısının tabanları düştü, o bunun farkına varmadı, birisi bu olağanüstü tuhaflığa dikkatini çekinceye kadar yalınayak dolaştı durdu.
Yine güzel bir günde öyle kendi yolunda yürürken kafası düştü. Böyle durup dururken düşebildiğine göre, boynuna yeterince sağlam oturmamış olmalıydı herhalde. (s. 105)

Bir zamanlar bir adam vardı, adı Hiçkimse’ydi. Eliuzunlar loncasının bir üyesiydi. (s. 107)

Helbing
…bir günah kadar miskindi. (s. 113)

…iyi bir vatandaş fazla düşünmez. İyi bir vatandaş yemeğini yer, hepsi bu. (s. 123)

…hatalardan büsbütün kaçınmak asla mümkün değildir. (s. 135)

…başarısızlığa uğramış Avrupalı insanların ülkesi Amerika… (s. 145)

…size bir tavsiyede bulunayım: Dickens okuyun. (s. 146)

Luise, ilişkimizin sonraki bir safhasında bana ciddi bir ifadeyle, erkeklerin hayat tarzına eşlik eden sigara ve bira içme alışkanlığını çok çirkin ve tiksindirici bulduğunu söyledi ve ben de ona yerden göğe kadar hak verdim, çünkü onun söylediği her şeye peşin bir hayranlık duyuyordum. Sözünü ettiğim iki kötü alışkanlıktan da kaçınmayı ve bunlara değer vermemeyi mümkün olabildiğince kararlı bir tavırla aklıma yerleştirdim, bir bakıma kendi kendime ant içtim, ancak buna her zaman ve her koşulda bağlı kalmam için gereken gücü asla bulamadım… (s. 152)

Luise’yi düşündüğüm zaman, gözlerimin önüne neredeyse hiçbir biçim gelmiyor, sadece arı bir insan ruhu geliyor ve hiç şüphesiz önemli bir şey bu, çünkü burada bir kadın portresinden söz ediyoruz. (s. 155/156)

…bu dünyada hiçbir yüce işe yaramadığım için sınırsız bir kedere kapılarak bana sevimli ve tatlı görünen ormana koştum ve bir an önce ölmeyi dilediğim için, katıla katıla ağlayarak ve yalvararak ölünü çağırdım ve iyi kalpli, merhametli ölüm, peçeli bir surette çamların içinden çıkıp, beni kollarında sıkarak boğmak üzere geldi. Zavallı, talihsiz göğsüm parçalandı ve varlığım tükendi; ama öldürülen insandan, yeni bir insan yükseldi ve burada, senin karşında duran ve sana tüm bunları anlatan bu yeni insan, zamanla Tobold adını adlı. (s. 182)


Türkçeleştiren: Cemal Ener
Can Yayınları, Kasım 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder