4 Mart 2014 Salı

Fernando Pessoa – Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor

Fernando Pessoa – Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor


İnsan, kapalı bir pencerenin dibinde vızıldayan kör ve nafile bir böcekten başka nedir ki?
Sanırım dışarıdaki ışığa kendini fırlatabilmek için pencereyi bir biçimde zorlamayı her şeye rağmen başaran dâhi insan ya da şairdir.
Felsefeden esinlenmiş bir şairdim,
Şeylerdeki güzelliğe tutkuyla hayrandım. (s. 15)

Şiir her şeyde vardır.
İçsel duyum beş duyuma öylesine hâkimdir ki…
Sanatçı, hem güzel hem de zarif doğmayı görev bilmeli (s. 16)

Manevi bir baş dönmesi
Olağandışı olmak ile olağandışı görünmek arasındaki tüm farkın bu arzuya dair bilinçten kaynaklandığını kimse anlamıyor. (s. 17)

İçimi açacağım kimsem yok.
Bu tür şeylerde arkadaşlarımın canını sıkamam.
İdeal odağına dek tam bir var olmayışla dolu. (s. 18)

Tanrı bana Portekiz ulusunun psikolojisini ve psikolojik tarihini baştan sona elden geçirme, anlama ve bütünlüğü içinde sentezleme gücü versin. (s. 21)

Hiçliğin dingin bağrında sonsuza dek uyumak istiyorum. (s. 22)

Asla bulunmayacak olsa da, hakikate erişmek için en ateşli mücadelenin yürütülmesi benim felsefi arzumdu. (s. 23)

Herhangi bir şeyi tamamlama fikri karşısında duyduğum tiksintimi aşacak halde değilim. (s. 26)

Denize açılmak şarttır.

Asla yargılamayın.

Benim vatanseverliğimin coşkusunu, yoğunluğunu –şefkatli, asi ve tutkulu- eğer ifade edersem inanılmayacağı korkusuyla, asla ifade etmeyeceğim. (s. 41)

Ben kendimi, kendimin bir fikri olmaktan başka türlü asla algılamadım. (s. 43)

Başkalarını idealleştirmeyi bilen erdemi de yitirmiştir. (s. 44)

Yaşam, tadını çıkarmayı bilmek gereken bir kötülüktür. (s. 46)

1913 sonrası
Okuma alışkanlığımı yitirdim. (s. 57)

Eğer düş göreceksem neden kendi düşlerimi göreyim. (s. 58)

En büyük irade gücü gösteren kişi, içmeyi sevip de az içendir, yoksa hiç içmeyen değil. (s. 61)

Ruhunun üşüdüğünü hisseden insan artık bir daha bunu unutamaz. (s. 62)

Saf boşluk insanı bilinçli bir hiçliğin sonsuzluğu yapar. (s. 63)

Uzam, insanların boyun eğmesi gereken düştür, ama bu düş onlara ait değildir. (s. 77)

Kişi kendinden yola çıkarak bir hakikat inşa ettiğinde, bu hakikat daima nahoş olacaktır. (s. 90)

Sanat hatalı ya da yanlış bir izlenimi net bir şekilde ifade etmekten ibarettir (kesin bir izlenimin net ifadesine bilim denir). (s. 103)

Zevklerim basittir, çünkü onların benim için zevk olmasını talep etmem. Ben kendimin ve geçip giden zamanın seyircisiyim. (s. 105)

Susuyorum. Konuşursam anlaşılmayacağım. Ben susarak anlaşılmamayı tercih ederim. (s. 112)

Hoşgörülü ol, çünkü elinde hiçbir kesinlik yok. (s. 115)

Bir filozofla tartışmak, kim olursa olsun, gereksizdir, çünkü onun felsefesi zekâsına değil karakterine bağlıdır. (s. 119)

Asıl büyük insanlar, yukarıda, kimsenin olmadan sevmenin mümkün olduğu bölgelerde, insanlığı –dokunmadan- sevmiş olanlardır. Çünkü biz kendimizi aldatarak severiz. Her şeyin hayal olduğunu düşünmek ve her şeye böyle muamele etmek (ikinci evre ilkinden daha güçtür), asıl kurtuluş budur. (s. 123)

Var olmak, hiçbir şey başaramamaktır. Tamamlanan yapıyı inşa eden belki de onu yapan kişi değildir. (s. 135)

Ah, sen olabilmek, ben kalarak!
Senin neşeli bilinçsizliğine
Ve bu bilinçsizliğin bilincine sahip olmak! (s. 160)

Heteronimlerimin kökeni bende mevcut olan derinlemesine isterik eğilimde yatıyor. (s. 163)

Ne olursa olsun, heteronimlerimin kaynağı benim kişisizleştirmeye ve taklide olan organik ve sabit eğilimimde bulunuyor.
Daha çocukluğumdan itibaren kurgusal bir dünyayla etrafımı kuşatmaya, asla var olmamış dost ve tanışlarla sarılmaya eğilimim vardı. (s. 164)

Ricardo Reis 1887 yılında Porto’da doğdu. Hekimdir. Şu an Brezilya’da yaşıyor. Alberto Caeiro 1889’da doğdu ve 1915’te öldü. Hiç mesleği olmadı, eğitimsiz biridir. Alvaro de Campos 15 Ekim 1890’da Tavira’da doğdu. Glasgow’da tersane mühendisidir, (s. 168)

Tüm kötülüklerin en berbatı, yaşamdaki metafizik varlığımı unutmayı asla başaramamdır. (s. 176)

Şiir, ritmin yapay olduğu düzyazı biçimidir.
Yapay bir ritim neden gereksin?
Çünkü dil yoğun bir duyguyu açıklayamaz. (s. 195)

Her gerçek duygu, idrak düzeyinde bir yalandır; çünkü idrakte meydana gelmez. (s. 200)

Türkçeleştiren: Işık Ergüden
Kırmızı Kedi Yayınları

Ekim 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder