10 Nisan 2015 Cuma

İsmet Özel - Taşları Yemek Yasak

İsmet Özel - Taşları Yemek Yasak

İslami sorumluluklarımızın merkezden muhite yerine getirilmesi inancıyla yazılmış bir metindir…

Tazelenen hayat yenidir.
İslam yeni bir düşünme yoludur,

Bize hayat verecek.

Ben sizin Müslümanlığınıza iltica etmek istiyorum, siz de benim Müslümanlığıma iltica etmeye hazırlanın.

…nasıl birleşeceğiz yeni bir düşünme yolu olarak İslam’da? İslam’ın yeni bir düşünme yolu olduğunu anlayabilmek özgür olmaya dayalıdır.

Özgürlük kelimesi bize “ÖZ” ün “GÜR” lüğünden sözediyor.
Halis olana, cevhere öz deriz.

Kâfirler “öz” kelimesinden yalnızca bir şeyi “nefs” kelimesinin anlamını seçiyorlar, yani kâfire göre özgürlük nefsin istediğini ona vermekle gerçekleşiyor.

Özü gür olmayan insanın hakikatle teması mümkün değildir. (s. 21)

…batılılar hürriyeti sınırları olan, sınırları genişleyip daralan bir yapıp etmeler bütünü olarak anlarlar.

…bizi özgür kılabilecek husus bizlerin doğru ve yanlış, helâl ve haram, meşru ve gayrı meşru olan hakkındaki şuurumuzdur.

Hür olmak isteyen insan (…) kendini Yaratan’ın verdiklerine değil de yaratılmış olandan eline ne geçirebilirse onlara bağlamıştır.
Özgür insan akıllıdır.
Hürriyetini temin etme peşinde olan insan ise akılcı olmak zorundadır.

Aılcılık (rationalism) nesneler arasındaki orantılı bağlar üzerine kurulmuştur. Bu yüzden akılcı bir tutum benimseyen kişi ölçülebilir büyüklükleri esas almak zorundadır.
Sayıya, hesaba gelmeyen zenginlikleri anlamak akıllı adamın işidir. (s. 25)

…özgürlük bilgisine insan dışında bütün yaratıklar sahiptir.

Vahy ile kendisine ulaşmış olan bilgidir.
Bu bilgiden mahrum kaldığı, onu inkâr ettiği, onu unuttuğu nisbette insan kendinden aşağı veya kendinden yukarı yaratıkların vasıflarını edinir.
Şeytanlaşmanın büyük avantajları vardır. İnsan şeytanlaştıkça daha hür, daha başarılı daha çok imkânı elinde tutan bir duruma gelebilir.
Hayvanlaşmanın da büyük avantajları vardır.
Öyle ki mahvoluşunun bile tadına vararak yaşar. (s. 29)

Dünyayı bir düzen içinde kavramak ve açıklamak biri akılcı, diğeri akıllı düşünce tutumu olmak üzere bizi bugüne getiren olaylar yumağını meydana getirdiler.

…batı medeniyeti bazan gizli, bazan da açık hasmı olarak İslam’ı hep karşısında buldu. (s. 36)

Kültür / üretme biçimi
Medeniyet / tüketme biçimi

…ekonomimizi güçlendirerek kurtulamayız ama kurtulduğumuz için ekonomimizi de güçlendirebiliriz. (s. 39)

Akılcılığın vardığı nokta Batı medeniyeti,
Akıllılığın vardığı nokta ise İslam’dır.
Akılcılıkta baskı altına alınmış bir akıllılık, akıllıkta ise disipline sokulmuş bir akılcılık vardır. (s. 40)

Batılılaşmanın bir yüzünde medeniyet yani yaşama biçimi var, öteki yüzünde ise kültür yani kavrayış ve açıklama biçimi var. (s. 41)

…düşünce dünyasına ya eserler veren bir kimse olarak veya eserleri izleyen bir kimse olarak girebiliriz.

Türkiye’de düşünceleri dile getirmenin özgün biçimini bulmak onun İslam’la ilişkisini keşfetmekle mümkündür.

İslam’da muhkem ayetler ve sünnet-i seniyye bizim davranışlarımızın olduğu kadar düşüncemizin de şirazesidir. (s. 51)

Hegel “gerçek olan aklidir, akli olan gerçektir.” dediyse bu, mevcut varlığımızı hem maddi hem manevi yönüyle pohpohlar. Acaba uyandırır mı bizi? Hiç sanmam. (s. 54)

Sağ Hegelciler / “Gerçek olan aklidir” sözünü kurulu düzenin teorik dayanağı yapmayı doğru buldular.

Sol Hegelciler / “Akli olan gerçektir”
Prusya devleti despotik karakteri yüzünden, Protestan miras üzerine kurulmuş olması sebebiyle akli sayılmazdı, öyleyse gerçek de olamazdı.

Sağ Hegelcilik faşizme, Sol Hegelcilik de komünizme varan gelişmelerin ilk merhalesi sayılmalıdır.

Sağcılar her zaman mevcut şartlar arasında kendilerine en uygun ortamı kollarken, solcular da en uygun ortamın yeniden konulacak şartlarda ellerine geçeceğini umuyorlar.

Müslümanlar her iki tarafın bir leşi paylaşmaya çabaladıklarını görme imtiyazını ellerinde tutanlardan oluşur.

Bir kez İslam’ın hedefleri hakkında sarahate vardık mı, nasıl olup da kulluk edebileceğimizi bildik mi, yaşamak kadar ölmek de kolaylaşacak bizim için.
Az şey mi bu?

“eğer sosyal adalet ve sosyalizm istiyorsanız asıl sosyal adalet ve sosyalist ilkeler İslam’dadır” denildiği zaman artık İslam’dan vazgeçilmiş ve başka bir hedefe bel bağlanılmış olur. (s. 70)

İslam’ı mevcut şartlara adapte etmek İslam’dan uzaklaşmaktan başka sonuç vermez. (s. 78)

Yahudiler İslam’a bile bile direndiler.

Batı medeniyeti 19. yüzyılda yerküre üzerinde mutlak hâkimiyetini tamamladı.
Bugün bütün dünya homogenize ve standardize edilmiş bir siyasi iktisadi-kültürel taban üzerinde yaşamak zorunda bırakılmıştır. (s. 84)

Batı bir toplumu kıskıvrak yakalayabilmek için önce o toplumun yöneticilerini ve ileri gelenlerini Batılı değerlerle donattı. (s. 85)

Batı bütün üstünlüğünü kaba kuvvete borçludur. Buna çağımızda “teknoloji” adı da verilebilir.
Batı medeniyetinin İslam’la ilişkisi teknolojinin temsil ettiği ahlakla, İslami nassların temin ettiği ahlak arasındaki çatışmada düğümlenmiş ve çözülecekse bu noktada çözülecektir.

…nedir Müslüman ile kâfir arasındaki fark? Müslüman, dünyada niçin bulunduğunu ve dünya hayatının neye yaradığını bilir ve kabul eder; kâfir ise dünya üzerindeki mevcudiyetine bir anlam veremez. (s. 96)

Modern yaşama biçimi küfr ile iman arasında çizgi çekmeyi bilen hiçbir Müslüman’ı yozlaştıramaz. Yozlaşanlar modern yaşama biçimiyle karşılaşmadan önce de böyle bir çizgiyi hayatlarında önemli saymamış olanlardır. (s. 100)

…var olan her şey Allah’a kulluk etmek üzere, kulluk ettiği için “var”

“cemadât” adı verilen cansız varlıklar bütün hareketlerini kendi dışlarındaki kuvvetlerin etkilerine borçludurlar.

Cemadâtın yapısında kendisi için konulmuş şartlara müdahale edecek hiçbir özellik yoktur.

Cansızların varlıkları anlamlarından ibarettir. Bir taşın varlığı kaybolmadıkça anlamı da kaybolmaz. Bir taş kulluğunu terk edemez, çünkü anlamını terkedemez. (s. 102)

…hayvanların hayatlarını idame ettirmek için muhtaç oldukları iki alan değişmez kanunlara bağlıdır. Birincisi hayvanlar sadece acıktıkları zaman yer ve yalnız susadıkları zaman içerler.

İkinci alan, türlerinin devamı için yaptıkları hareketlerdir.

Hayvanların Kitab’ı (…) zamandır.
Onlar zamanı okuyarak hayatlarının anlamını bilirler. (s. 104)

İnsanın hayattaki anlamı bilebilmesi, hayatın anlamını kavrayabilmesi için beynini kâinatın eksenine bağlanabilmek için kullanması kaçınılmazdır. (s. 107)

Batı medeniyetini kuran akıl (…) insanı hem bilhassa Kur’an’dan ve hem de ilahi kaynaklı bütün bulgu ve bilgilerden uzaklaştıran, insana Allah karşısında bir serbesti sağlamaya çabalayan akıldır. (s. 109)

…insandan gayri yaratıklar tabiaten verilmiş özellikler insana ilahi bilgi vasıtasıyla verilmiştir. (s. 110)

Modern insanlar kendilerini bilen özne kendi dışlarında, karşılarında olan her şeyi de bilinen nesne saymakla kendilerinin bir âlem olduğu fikrini reddetmiş oluyorlar. Bilmiyorlar ki kendilerinin bilen tarafı da bilinen özellikte yaratılmıştır. (s. 116)

Taş Yemek Yasaktır
İnsanlar arasında adet haline gelmiş öyle davranışlar, öyle alışkanlıklar vardır ki, bunlar insan için tıpkı taş yemek gibidir.

İnsanın ihtiyacı olandan fazlasını elinde tutması kendisi için taş gibidir.
Eğer herhangi bir şey insanların istifadesine açıksa ancak istifade edildiği kadar o şey olur, o şeyden istifade edilmezse artık o taştır ve gerçekten onu istifadeye konu etmeksizin kullananlar taş yemiş olurlar. Sana yaramıyorsa bırak başkasına yarasın. Sana yaramadığı halde sende olan hem senin hem başkasının aleyhinedir. (s. 125)

Şule Yayınları

1996

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder