11 Ocak 2017 Çarşamba

Türkiye'de Sosyoloji: 1950-1960 Döneminde Türk Sosyolojisi

1950-1960 Döneminde Türk Sosyolojisi
Türkiye 1950’den itibaren devletçilikten bireyciliğe, liberalizme yönelmiştir.
Türkiye 1946 yılından itibaren ABD eksenine kaymaya başlamış ve buna bağlı olarak sosyoloji çalışmaları da bu gelişmelerden nasibin almıştır. 1940’lı yılların sosyologlarının büyük çoğunluğu bu yeni dönemde tasfiye edilmiştir. Bunların yerine ABD yanlısı söylemler icra edecek kişilerin önü açılmıştır.
1950’lerde öne çıkan konuların başında köy sosyolojisi, kültür değişmeleri ve Batılılaşma gelmektedir. Bu dönemde Comte, Durkheim ekolü yeniden popüler olmuştur. Anglo-Saksonların II. Dünya Savaşı’nı kazanmaları, Türkiye’de de Science Sociale ekolü doğrultusundaki görüşleri öne çıkarmıştır. Prens Sabahattin, bireyciliğe dayalı görüşleriyle dönem boyu gündemde kalmış, neredeyse tüm sosyologları etkilemiştir. Kültür antropolojisinin etkisiyle fonksiyonalist anlayış gelişmiş ve saha çalışmalarında artış gözlenmiştir.

KÖY SOSYOLOJİSİ
Köy sosyolojisi çalışmaları, 1950’li yıllarda en verimli dönemini yaşamıştır. Cahit Tanyol o dönemde yaptığı köy sosyolojisi çalışmalarında köyleri; ağa köyleri, efendi köyleri, halk köyleri ve karışık köyler şeklinde dört gruba ayırmıştır. Diğer bazı sosyologlar coğrafi konumlarına göre köyleri; dağ köyü, ova köyü, dağınık köy, toplu köy şeklinde sınıflandırmışlardır.
Köy sosyoloji çalışmalarının temel amacı; köylerde süren yaşam biçimlerini incelemek, toplumsal değişme düzeylerini belirlemek, hangi köylerin değişmeye daha yatkın olduğunu tespit etmektir. Sonuç olarak, köylü nüfusunun teknik değişmelere soğuk bakmadığı, toplumsal değişme ve Batıcılaşma açısından gelecek vaad ettiği belirtilmiştir.

KÜLTÜR DEĞİŞMELERİ VE BATILILAŞMA
Nizamı Cedit hareketinden günümüze kadar geçen zaman sürecinde Türkiye’nin yönü Batı’ya dönük olmuştur. Ülkeyi yönetenlerin eğilimlerine göre Batı içerisinde de tercihler yapılmıştır. 1950’li yıllarda liberal-demokratik Batı örneği üzerinden toplum biçimlendirilmeye çalışılmıştır.
Batılılaşma konusunda öne çıkan ve döneme egemen olan zihniyeti temsil eden isim Mümtaz Turhan’dır. Nüfusunun büyük bir çoğunluğunun köylerde yaşadığı Türkiye’nin Batı’ya ayak uydurması için değişmeyi köylerden başlatması gerekmektedir. Zorunlu kültür değişimine anlayışına karşı olan Mümtaz Turhan, serbest kültür değişmesini önermektedir. Zira zorunlu kültür değişmeleri karşıtını üretmektedir. Mümtaz Turhan’a göre, yeni bir kültür unsurunun alınmasında ve toplum içinde yayılmasında etkili olan en önemli faktör; fayda temin etme, itibar kazanma, yenilik arzusu veya yeni kültürel unsurun mevcut kültüre uymasıdır. Kabul edilen bu maddi kültür unsurları zamanla manevi kültür unsurlarını da etkilemektedir. Batılılaşmak için Batı’dan bilim, bilimsel zihniyet ve tekniğin ülkemize aktarılması gerekir.

EĞİTİM SOSYOLOJİSİ
Uygar, ileri bir ulus demek, gerçek bilime, bilimsel zihniyete ve bunlarla donatılarak yetiştirilmiş düşünürlere sahip olmak demektir. Dönemin sosyoloji anlayışına göre, eğitim Batılılaşmanın araçlarından biridir.
1950’lerde, Türkiye’nin en büyük sorunlardan birisi öğretmen açığıdır. Köy öğretmeni açığını kapatmaya yönelik olarak 1940’larda açılan Köy Enstitüleri binlerce öğretmen yetiştirmesine rağmen bu açık kapatılamamıştır. 1950’li yıllarda siyasal nedenlerle Köy Enstitüleri kapatılarak yerlerine öğretmen okulları kurulmuştur.

Dönemin sosyologlarının dil merkezli tartışmalarının başında, dil devriminin gerekli olup olmadığı, dile getirdikleri ve götürdükleri konusu gelmektedir. Dilin sadeleştirilip sadeleştirilmemesi konusunda sosyologlar iki gruba ayrılmış durumladırlar. Hilmi Ziya Ülken dil konusuna sosyolojik bir olgu olarak bakar ve bu tartışmalara, taraf olmaksızın katkılar yapar.

DÖNEMİN BAŞAT EKONOMİ - POLİTİK ANLAYIŞI
1950’li yıllarda sosyologların doğrudan ekonomi sosyoloji içerikli yayınları sınırlıdır. Buna karşın, ekonomi sosyolojisi içerisinde değerlendirilebilecek olan kooperatifçilik konusu oldukça çok işlenmiştir. Bunun temel nedeni, köycülük gibi kooperatifçiliğin de gündemin ön sıralarında yer almasından kaynaklanır. O yıllarda kooperatifçilik kırsal kesimin bir tür kalkınma modeli olarak sunulmuştur.
1950’lerdeki tüm mesele, Türkiye’deki dar gelirli gruplarının sola kaymasını önlemektir.
Sosyologlar 1950’lerde ağırlıklı olarak liberal ekonomi politikalarından yana bir tavır sergilemiş ve bireysel teşebbüs yeteneğinin gelişmesinin hem özgürlüklere ve hem de demokrasiye katkı sağlayacağını öne sürmüşlerdir.

İLETİŞİM SOSYOLOJİSİ VE DİĞER KONULAR
1950-1960 dönemi sosyologları, bölge basınının durumunu ve önemini, radyo, televizyon ve sinemanın toplum üzerindeki etkilerini de sosyolojik açıdan inceleyerek iletişim sosyolojisinin temellerini atmışlardır.

1950-1960 döneminde sosyologlar göç konusunda da araştırmalar yapmışlardır. O yıllarda özellikle Bulgaristan’dan ve Yugoslavya’dan Türkiye’ye doğru akan yoğun dış göçler, Türkiye’den başka ülkelere ve özellikle İsrail’e yönelik göçler ve yine ülkenin çeşitli bölgeleri arasında sosyo-ekonomik nedenlerle yaşanan iç göçler ve bu göçlerin yarattığı çeşitli toplumsal sorunlar bu araştırmaların başlıca nedenleri arasındadır.

İç göçlerle ilgili olarak yapılan çalışmalarda, göçlerin sosyo-ekonomik ve teknik nedenlerden kaynaklandığı vurgulanmıştır.

---
TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİ
Editör: Prof. Dr. Çağatay Özdemir
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2638
2. Baskı, Nisan 2013, Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder